Elimden gelse öldürürdüm Ayrılığı
Sana ayrılığın ne olduğunu anlatırdım ama kalemin dili yetmez ki ayrılığı
anlatmaya...
Yazıklar olsun ömrüm kavuşmak umuduyla sona erdi, ama şu ayrılık sona
ermedi...
Başım eşiğindedir diye övünür, başımı feleklere yüceltirdim, bugün ayrılığın
önünde eğdim başımı...
Kavuşmak rüzgarıyla nasıl kol kanat açıp uçayım? Gönül kuşum ayrılık yuvasında
döktü tüylerini...
Şimdi ne çarem var? Sabır sandalım ayrılık yelkenini açtı da gam denizinde bir
girdaba düştü boğuldu gitti...
Ucu kıyısı olmayan bu ayrılık deryasında, iştiyakının dalgalarıyla ömür gemisinin
batmasına çok bir zaman kalmadı...
Ah bir elime geçse öldürürdüm ayrılığı...
Ayrılık günü de kararsın, ayrılığın evi barkı da yıkılsın, mahvolsun...
Hayal alayına yoldaşım, sabırla hemdem, ayrılık ateşine düştüm, firkattir
arkadaşım...
Nasıl olur da canla başla vuslat davasına girişebilirim, bedenim kadere, kazaya
sataşmış, gönlüm ayrılığa düşmüş...
İştiyak ateşiyle sevgiliden ırak, gönlüm kebap oldu.
Ayrılık sofrasında ciğerimin kanını içip durmaktayım...
Felek, başımı aşk çemberine esir olmuş görünce, boynumu da ayrılık ipiyle
bağladı..
Hafız eğer bu yol, iştiyak ateşiyle gitseydi, kimse ihtiyarını ayrılık eline vermezdi
(kimse seçmezdi ayrılığı)...
Hafız-ı Şirazi
Çeviri: Abdülbaki Gölpınarlı
0 yorum:
Yorum Gönder